tavır.
Sevgi üzerine yazmak istiyorum ama hakkında ne kadar az şey bildiğimi ve bildiğimizi düşünüp vazgeçiyorum. Bütün pesimişt tavrım bundan işte.
İnsanları sevmek için çok çabalamam gerekiyor aslında sizin de çok çabalamanız gerekiyor ve hatta onların da çabalamaları gerekiyor. Ama ben çoğu zaman umarsız tavrımı takınıyorum ve insanları sevmiyorum.
Aslında kimse gerçekten uyanmıyor. Sizin onları uyumuyor gibi görmeniz onların uyanık tavrı takınmalarından.
Ve aslında ben gülmüyorum sadece insanlar gülüyormuşum gibi tavır aldığımı sanıyorlar. Çünkü ben bu tavır yapma konusunda çok iyiyim..
inanç üzerine.
Ara sıra elimdeki çizgileri inceliyorum uzun uzun. Önce bize bir şey anlattıklarına inanıyorum sonra fal bakmayı beceremediğimi hatırlıyorum. Ve geçiyor.
Mesela ben başlıkların da noktalama işaretleriyle bitebileceğine, kelimelerin tek başına noktalandırılıp, ünlemlendirilebileceğine inanıyorum. sonra 'kızılnokta' diyorum ve geçmiyor, hep böyle yapıyorum 'Merveünlem' diyorum örneğin.
Sen Tanrı'ya inanıyorsan Tanrı vardır yok eğer inanmıyorsan Tanrı yoktur. Ki ben inanmıyorum öyleyse, Tanrı yoktur. Sonrasında Tweety'nin kız olduğuna inanıyorsan kız, erkek olduğuna inanıyorsan erkektir.
Müslüman olduğunu düşünüp Allah'a inanıyorsan onun bütün peygamberlerine, peygamberlerinin mucizelerine, Allah'ın bütün dinlerine ve kitaplarına da inanıyorsun demektir. Bakire Meryem'e inanmıyor musun ya da İsa'nın tekrar dirileceğine, öyleyse Müslüman değilsindir. Yahudiler'in cezalandırılmayacaklarına inanmalarını istemiştir Allah ama sen buna inanmıyorsan Müslüman değilsindir. Ben öyle inanıyorum..
Ben Zeki Müren'e inanmıyorum. Hayır inanmıyorum bi ses sanatçısı bu kadar mı harika olur!
Ben Ludwig Van Bethoween'a da inanmıyorum. Hayır bence sağır değil, müziğini duyuyor Ludwig. Kulağıyla bizden çok çok daha üstün bi şekilde işitiyor ezgilerini.
İnsanlara adımı, yaşımı ve nerde yaşadığımı söylediğimde beni tanıdıklarına inanmıyorum, çoğunuzda inanmıyorsunuzdur umarım. Niye kimse hangi mevsimi çok sevdiğimi, hangi ayın bana hüzünsel geldiğini, cenazemde ne çalsın istediğimi, çocuğumun adının ne olmasını istediğimi, siyahın bana ne ifade ettiğini veya sabah uyandığımda ruh halimin ne durumda olduğunu hatırlayıp hatırlamadığımı sorarak tanışmaya kalkışmıyor?
Oysa ki onlara "bilmiyorum" dediğimde tanıyacaklardır beni.
görecelik üzerine.
Transilvanya oturduğum yerden çok uzakmış gibi geliyor. Oysa Transilvanya'da olsam da bana çok uzak gelirdi Transilvanya. Bi ihtimal hayallerimce sahip olduğum Transilvanya; özünde çokta sıradan bi güzelliğe sahiptir. Ama hayallerimce Transilvanya'nın olağandışı güzelliğe sahip olduğuna inanan ben, çok yüksek ihtimalle bi olağanüstülükle karşılaşamayacağıma göre Transilvanya bana çok uzak gibi gelicek hep..
Misalen aşk bence, kendi gerçeğini keşfeden kişinin varoluşunu sonlandırana dek sahip olacağı yüksek dereceli inanç ve sevgi bağıdır, daimidir. Onca aşık olduğu her neyse aşk geçicidir ve duyduğu aşkta geçicidir. Şuncaysa aşk anlık ya da süregelebilecek olan tutkudan ibaret dürtüsel çekim gücüdür. Ve herkesin kendince sahip olduğu bir çok aşk tanımı olabilir. O kadar ki aşk adına söyleyebilcek kelimeleri olmayan insanlar olabileceği gibi aşkın tanımlarını epey sıkıcı bulanlarda vardır..
Aslında bilimsel dayanağı olmayan hayatımızdaki her bilgi görecelidir. Bu böyledir dayatması kullanılamaz ancak 'ben inanıyorum ki..' diyerek ifade eder, etmelidir.
Ve öyleyse ben inanıyorum ki; bu böyledir!. .....)