Aile Evlilik Çift Danışmanı Dr. Ekrem Çulfa Koçluk ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi 0533 3738123
![]()
istanbuldanışmanlık ve koçluk merkezi psikologpedagog0505 767 58 85
ekremculfa@gmail.com
ISSIZ ADAM FİLMİ VE BAĞLANMA TEORİSİ
03/10/2014 Alper 30’lu yaşlarda kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır.
Alper genelde günübirlik ilişkiler yaşayan ve ilişkileri cinsellik üzerine olan
bir adamdır. Kadınlara bağlanmaktan korkmaktadır. Bir gün bir kitapçıya girer ve Ada adında bir
kızla karşılaşır. Alper Adanın güzelliğinden çok etkilenir ve onu takip eder.
Ada çocuk kostümleri tasarlayıp dikmektedir. Alper onu takip ettiğinde
dükkanını öğrenir ve dükkanına birkaç kez giderek tanışırlar. İlk başta Ada
Alpere ters davranır daha sonra Ada da Alperden etkilenir. Alper onu evine
yemeğe davet eder ve o günden sonra birlikte olmaya başlarlar. İlk başta güzel
birliktelikleri vardır güzel günler geçirirler. Alper Adayı annesiyle de
tanıştırır ama Alper annesiyle hep mesafelidir. Annesi Alper’in her zaman
insanlardan uzak olduğundan, kendi kendiyle vakit geçirmekten hoşlandığından,
duygularını bastırma çabasından ve sevgisini asla belli etmediğinden bahseder.
Alper, ailesinin yaşadığı kasabadan İstanbul’a gelip kendine yeni bir hayat
kurmuş ve ailesini yeni hayatının çok uzağında tutmuştur. Alper
özgürlüğüne düşkün bir adamdır. İlk günlerde ilişkiler düzgün gidiyordu daha
sonra Alper bu durumdan sıkılmaya başlamıştır. En sonunda Alper bu duruma dayanamayıp
herşey güzel giderken Ada ya ayrılmak istediğini söyler ve ayrılırlar.
Ayrılırken Alper Ada ya ‘’ Ben kanımda bir mikropla yaşıyorum der.’’ Alper eski
özgürlüğüne kavuşur ama yine mutlu değildir ayrıldıkları için çok acı çeker.
Aralarında ki ilişki böyle son bulu bir daha yıllar sonra bir yerde
karşılaşırlar ikisi de kötü olur ama kendilerini iyi gibi göstermeye
çalışırlar. Alper Adaya aşık olmuştur ilişkileri sırasında çok değişmiştir
fakat bağlanmayla ilgili korkuları vardır ve sonunda Ada dan ayrılır ama
ayrıldıktan sonra çok acı çeker. Alper lüks yaşamayı seven, işinde başarılı ama
özel yaşantısını her gün farklı kadınlarla geçirerek düzene koyamamış,
yaşamını; yaptığı yemekler, zengin kadınlar çevresinde yaşayan birisidir. Ada
ise Alper’in modern hayatının aksine çok mütevazı, hayatta fazla inişleri
çıkışları olmayan genç bir kızdır. Alper bağlanma sorunu yaşayan bir adamdır. Alper
Adayı bu kadar severken neden ondan ayrılıp acı çekiyor? Bunun en temel
nedenlerinden biri Alperin bağlanma sorunu yaşamasıdır. “Bağlanma” terimi İngiliz psikiyatrisi John Bowlby
tarafından ortaya atılmıştır. Bowlby uzun yıllar boyunca bebeklerin,
ebeveynlerine ya da onlara bakan kişilere olan bağlanma şekillerini incelemiş
ve “bağlanma teorisi”nin temellerini bu gözlemleri üzerine kurmuştur. Bu
gözlemler 6 ay ve 2 yaş arası bebeklerin stres verici durumlarda onlara bakan
kişilerle nasıl iletişim kurduklarını incelemiştir. Bebekler doğduklarında
savunmasız oldukları için içgüdüsel olarak onları dış dünyadaki tehlikelerden
koruyacak, onları kollayacak ve sakinleştirecek kişilerin varlığına ihtiyaç
duyarlar. Bu kişiler genellikle ebeveynler ya da bebeklere bakan kişilerdir.
Bebekler bu kişilere bağlanır ve bu bağlanmanın şekli, bebeğin ona stres veren durumlarda
bu kişiyle ilişkisine bağlıdır. Bebeklik çağında sağlıklı bir bağlanma sekli
geliştirememiş bireyler, yetişkinlikte romantik ilişkilerinde ayni bağlanma
sorunlarıyla karşı karşıya gelebilirler. Bireylerin ebeveynlerine bağlanma
stilleriyle, partnerlerine bağlanma stillerinin çok benzer olduğu görülmüştür.
Bireyler, geçmişte ebeveynleriyle deneyimledikleri bağlanma şekillerine göre,
kendilerinden ve ilişkilerinden olan beklentilerini şekillendirir. Bireylerin
erken yaşlarda ebeveynleriyle veya çevrelerindekilerle yaşadıkları deneyimler,
ileride onların ilişkilerinde oluşturdukları bağlanma tarzlarını
etkilemektedir. Bireyler biyolojik olarak, hayatta kalabilmek için,
başkalarıyla bağ kurma ihtiyacı içinde olarak dünyaya gelirler, fakat onların
ne tür bir bağlanma şekli geliştirdikleri deneyimleriyle bağlantılıdır.
Ebeveynleriyle farklı bağlanma şekilleri kurarak büyümüş bireyler,
ilişkilerinden de farklı beklentiler ve inançlar içinde olurlar. Bu bağlanma
şekilleri, bireylerin ilişki kalitesine olumlu ya da olumsuz biçimde
yansıyabilir. Araştırmalara göre bireyler bağlanma şekilleri açısından 4 gruba
ayrılabilir. Bunlar güvenli, saplantılı/kaygılı, kayıtsız/kaygılı ve
korkulu/kaçıngan bağlanmadır. Güvenli
Bağlanma: Ebeveynleriyle güvenli bağlanma geliştirmiş
kişiler genellikle şöyle düşünür: “Benim için başkalarını kendime duygusal
anlamda yakın hissetmek zor değildir. Başkalarına rahatça güvenebilirim ve
başkalarının da bana güvenebileceğine inanırım. Yalnız kalmak ya da
başkalarının beni kabul etmemesi gibi endişeler taşımam”. Genellikle sıcak ve
sevgi dolu bir aile ortamında büyümüş olan kişiler, ileride de partnerleriyle
güvenli bağlanma geliştirirler. Bu kişiler, genellikle kendileri, partnerleri
ve ilişkileri hakkında olumlu bakış açısına sahiptirler. Diğer bağlanma
tarzlarına sahip kişilere nazaran güvenli bağlanma geliştirmiş kişilerin,
ilişkilerinden daha fazla doyum aldıkları ve partnerlerine daha kolay uyum
sağladıkları görülmüştür. Güvenli bağlanmaya sahip kişiler partnerleriyle
yakınlık kurabilirken aynı zamanda bağımsızlıklarını da koruyabilmektedirler.
Bence Alper ebeveyniyle güvenli bir bağlanma gerçekleştirememiş. Eğer
gerçekleştirmiş olsaydı Adayla olan ilişkisine daha olumlu bakardı, ilişkisine
daha kolay uyum sağlayabilir ve bağımsızlığını koruyabilirdi. Bu yüzden Alper
ebeveyniyle güvenli bir bağlanma gerçekleştirememiştir. Saplantılı/Kaygılı
Bağlanma: Kaygılı bağlanma geliştirmiş kişiler
partnerleriyle ya da çevresindekilerle duygusal anlamda tamamen yakın olmak
ister ve genellikle diğerlerinin onların bu aşırı yakınlık isteği karşısında
isteksiz olmalarından yakınırlar. Yakın ilişki kuramadıklarında rahatsız olur
ve diğerlerinin onlara, onların verdiği kadar değer vermediklerinden
yakınırlar. Bu kişiler partnerlerinden yüksek derecede yakınlık, onay ve
hassasiyet beklerler. . Bu kişiler ilişkilerinde duygularını abartılı bir
şekilde belli eden, endişeli ve dürtülerini kontrol etmekte güçlük çeken bireylerdir.
Alper ebeveyni ile saplantılı/kaygılı bağlanma gerçekleştirmemiştir. Eğer
gerçekleştirmiş olsaydı Ada ya karşı daha duygusal yaklaşır ve son zamanlarda
Adanın ona yakınlık göstermesinden rahatsız olmazdı. Bu yüzden bence Alperin
bağlanma şekli saplantılı/kaygılı bağlanma değildir. Korkulu/Kaçıngan
Bağlanma:Korkulu/Kaçıngan bağlanma şekline sahip
bireyler başkalarıyla duygusal anlamda yakınlık kurmakta zorlanır. Her ne
kadar, çevresindekilerle ve partneriyle yakın ilişki kurmak istese de, başkalarına
tam anlamıyla güvenemediği için bunu yaparken kendini rahat hissetmez.
Başkalarıyla yakınlık kurarsa incinebileceğinden ve üzülebileceğinden korkar.
Bu kişilerin yakın ilişkiler hakkında karmaşık duygu ve düşünceleri vardır. Bir
yandan duygusal yakınlık kurma isteği içindeyken, bir yandan da bu yakınlık
onları korkutur. Partnerleri ve kendileri hakkında olumsuz inançlara
sahiptirler. Genellikle kendilerini değer verilmeye layık görmezler ve
partnerlerine güvenmezler. Kayıtsız/kaçıngan bağlanma tarzına sahip kişiler
gibi, korkulu/kaçıngan bağlanma tarzı geliştirmiş kişiler de partnerlerinden
daha az duygusal yakınlık bekler ve çoğunlukla duygularını bastırmayı ve
saklamayı tercih ederler. Kayıtsız/Kaçıngan
Bağlanma: Kayıtsız/Kaçıngan bağlanma şekline sahip
kişiler yakın duygusal ilişkiler olmadan kendilerini rahat hissederler. Bu
kişiler için özgürlükleri, bağımsızlıkları, kendi kendilerine yetebilmeleri,
başkalarına bağımlı olmamak ve başkalarının da onlara bağımlı olmaması
önemlidir. Bu kişiler yüksek derecede özgürlük arayışı içindedirler. Bu
bağımsızlık isteği, çoğu zaman onların yakın duygusal ilişkilere girmekten ve
bağlanmaktan kaçınmaları nedeniyle olur. Bu kişiler kendilerini, kendi kendine
yetebilen ve başkalarıyla yakınlık kurma ihtiyacı içinde olmayan bireyler
olarak tarif ederler. Bu kişilerden bazıları ilişkilerin gereksiz olduğundan
bile bahsedebilir. Bu kişiler partnerinden daha az derecede yakınlık talep eder
ve onlar hakkında kendilerine olduğundan daha olumsuz düşüncelere sahiptirler.
Araştırmalar kayıtsız/kaçıngan bağlanma tarzına sahip bireylerin duygularını
yoğun bir şekilde bastırmaya çalıştıklarını ve hislerini sakladıklarını
göstermiştir. Bu bireyler, reddedilme korkusunu ve durumunu yaşamamak için
kendilerini çevresindekilere ve partnerlerine yaklaştırmaz, onlarla yakın
ilişkiler içine girmekten kaçınırlar. Alperin bağlanma şekli kayıtsız/kaçıngan
bağlanma olabilir çünkü filme baktığımız zaman Alper bir süre sonra Adayla olan
ilişkisinde kendini rahat hissetmez ve özgürlüğüne kavuşmak için üzülsede ondan
ayrılır. Film boyunca Alperin hiçbir arkadaşı olmadığı dikkatimi çekti çünkü
kayıtsız/kaçıngan bağlanmaya sahip insanlar kendi kendilerine yetebiliceklerini
düşünürler ve başklarına bağımlı olmak istemezler. Alper Ada’ya: “Ben kanımda
bir mikropla yaşıyorum” derken aslında Alper’in bahsettiği mikrop, onun
ilişkilerde yakınlık kurmasını, insanlara güvenmesini engelleyen, birçok tek
gecelik ilişki yaşamasına neden olan ve aşık olsa bile onu ilişkiyi devam
ettirmekten alıkoyan şeydir: yani çocukluk çağında geliştirdiği güvensiz
bağlanma şeklini kendi ilişkilerine yansıtmasıdır. Bence filmde Alper
kayıtsız/kaçıngan bağlanma şekline sahip bir birey portresi çizmektedir. Alper’in
bağlanma şekli sadece kız arkadaşı olan Ada’yla değil, annesiyle olan
ilişkisindeki mesafesi ile belli olmaktadır. Hiçbir zaman kendini insanlara
yakınlaştırmayan, kendi kendine yaşamayı tercih eden, yüzeysel ilişkiler
yaşayan Alper, güvenli bağlanma tarzına sahip Ada’nın çabası ve sevgisiyle bir
süreliğine değişmiş ve duygularını bastırmayan, onları açığa vurabilen,
bağlanmaktan korkmayan veya rahatsız olmayan bir birey haline bürünmüştür.
Fakat sadece bir süreliğine. Daha sonra Alper yukarıda bahsettiğimiz gibi,
kendisinin bile farkında olmadığı kaygı ve korkular nedeniyle Ada’dan ayrılır,
sonrasında çok acı çekse de.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
OTİZM - 27/02/2015 |
Otizm, yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir yaygın gelişimsel bozukluktur. Bu bozuklukta kişinin iletişim, sosyal etkileşim yetilerinde çeşitli problemler ve hem duygusal hem de davranışsal belli sorunlar görülür. |
Negative or Positive Conditions Affect People’s Amount of Eating - 15/02/2015 |
Healthy diet or balanced nutrition depends on emotions. According to Macht, Roth and Ellgrin(as cited in Macht, 2007), happiness and other positive emotions increase our level of eating and consumption of healthy food. |
DEHB OLAN ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENLERİNE VE VELİLERİNE ÖNERİLER - 13/02/2015 |
DEHB olan çocuklara öğretmenler ve aileler nasıl yaklaşmalıdırlar? |
ŞİDDET VE ÇOCUKLAR - 29/01/2015 |
Çocukların bazı davranışları öğrenmesi dışarıdan etkenlere bağlıdır ve şiddet içeren davranışlar da bunlardan biridir. |
İNTERNET BAĞIMLILIĞI - 27/01/2015 |
Gün geçtikçe teknoloji hayatımıza da fazla dahil oluyor. Çocuklar istedikleri zaman telefonlara, tabletlere veya bilgisayarlara çok kolay ulaşabiliyorlar. |
ÇOCUĞUNUZUN KARNESİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİSİNİZ? - 23/01/2015 |
Karne gününü üzüntüyle karşılayan çocuklar, kırık notlarından dolayı ailelerinin vereceği tepkiyi düşünürler. Peki siz çocuğunuzun karnesini nasıl değerlendirmelisiniz? |
SOSYAL FOBİ - 16/01/2015 |
Sosyal fobi, kişinin sosyal durumlar karşısında duyduğu aşırı korku, heyecandır; bir tür anksiyete rahatsızlığıdır. |
ÇOCUKLARDA PARMAK EMME - 09/01/2015 |
Bebekler ana rahmindeyken parmak emmeyi öğrenirler. Yeni doğan bebeklerin hemen hemen hepsinde parmak emme davranışını görmek mümkündür. |
TEKNOLOJİNİN ÇOCUKLAR VE ERGENLER ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ - 04/01/2015 |
Gün geçtikçe teknoloji hayatımıza da fazla dahil oluyor. Çocuklar istedikleri zaman telefonlara, tabletlere veya bilgisayarlara ulaşabiliyorlar. |
![]() |