Aile Evlilik Çift Danışmanı Dr. Ekrem Çulfa Koçluk ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi 0533 3738123
Psikolojik Danışman Burak Türk-05333738123
buraktrk@gmail.com
FARKLI BİR TERAPİ TEKNİĞİ – MÜZİK TERAPİSİ
15/10/2010 Müzik, seslerin bir uyum içerisinde bir araya gelmesinden oluşur.Sadece insanlara değil, bütün varlıklara hitap eder. İnsanlar için genellikleyaşantılar müziğin stili açısından önemlidir ve bu yüzden bir çok farklı müzikçeşidi vardır. Bir bireyin müzik ile bir şeyler ifade etmesi, kişininbilinçaltı hakkında çok değerli ip uçlarını ortaya dökmesini sağlar ve bupsikoloji açısından önemli bir noktadır. Müzik psikoloji biliminde binlerceyıldır kullanılıyor olmasına rağmen son yıllarda değerini artırmıştır vemüzikterapi üzerine bir çok yeni araştırma ve müzikterapi teknikleriçalışmaları başlatılmıştır. Müzik aslında sadece seslerin bir uyum içinde bir araya gelmesindenyada bireyin içindeki duyguları dışa vurmasından ibaret değildir. Müzik doğrukullanıldığında bir çok tedavi yöntemi olarak kullanılabilmekte ve bir çoksorunu kesin olarak çözmese bile çözümde yardımcı olabilmektedir. Bu konudayapılan birçok araştırma, doktor ve müzisyenlerin; depresyondan kansere, yüksektansiyondan kronik ağrılara, disleksiden, akıl hastalıklarına, migrendenuyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada müziği kullandıklarınıgöstermektedir. Yüzyıllar boyuinsanlar hastalıkların iyileştirilmesinde çeşitli tedavi yöntemlerikullanmışlar ve çare aramışlardır. Tarih’te Müzik Terapi Müzik-terapi de en eski tedavi yöntemlerinden biri olup pek çok eskiçağ medeniyetlerinde kullanılmıştır. İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhivarlıkları önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansıkullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır. Günümüzde bile halen dahaülkemizde bazı sorunların dertlerin çözümü olarak medyumlar ve hocalaradanışmaktadır. Müzik tedavi törenlerinde başlıca rol oynamış tekniklerdendir vehastanın kötü varlık ve ruhlardan kurtarılması tedavinin temelini teşkiletmiştir. Ses bu kötü varlıklar ile iletişime girmek için kullanılmış veverilen ilaçlar ve bitkiler ise hastanın vücudunda kötü varlık ile mücadeleiçin kullanılmıştır. Monoton bir ritim ile birlikte varlığın tepkisine görehızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodi ritimleri kullanılmış, ikna edici veövülü şarkı sözleri ile müziğe refakat edilmesi tedavinin asıl temelinioluşturmuştur. Türkler ve Müzikile Tedavi* Türklerde ilk ciddi müzikletedavi Osmanlı devleti zamanında görülmekle beraber, Orta Asya’da Anadoluöncesi zamanda Baksı adı verilen Şaman müzisyenler tarafından, çeşitlihastalıklar için tedavi çalışmaları yapılmıştır. Hala bu faaliyetlerinisürdüren Baksılar Orta Asya Türkler arasında yaşamaktadırlar. Bir Selçuklu Türk’ünün yaptırdığı Şam’daki NurettinHastanesinde İbn Si-na, müzikle akıl hastalığının tedavisini uygulamıştır. İbnSina’nın tesirleri Osmanlı devrinde de devam etmiştir. Osmanlı saray hekimi Musa binHamun, diş hastalığı ve çocuk psikoloji hastalıklarını iyileştirmede müzikletedavi yöntemini kullanmıştır. İbn Sina’nın meşhur eseri “El Kanun fi’t-tıbbi” adlı eserinitercüme eden Tokatlı Mustafa Efendinin talebesi Hekimbaşı Gevrekzade HasanEfendi (18.yy) yazdığı eserinde İbn Sina’nın eserinden çok faydalandığını ifadeetmiştir. Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöylesınıflandırılmıştır: 1. Rast makamı:İnsana sefa(neşe-huzur) verir. Farabi Türk müziğimakamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir: 1. Rehavi makamı:yalancı sabah vaktinde etkili Günümüzde Müzik Terapi 1977 senesinde Amerika müzik ile tedaviyi bir bilim dalı olarak kabuletmiştir. Müzik terapisi 1950 yıllarından bu yana etkin olarak psikiyatrikvakalarda etkin olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de ise halen daha müzik iletedavi yöntemi gereken alakayı bulamamıştır. Oysa ki Farabi, Razi, İbn-i Sinave Gevrekzade Hasan efendi gibi Türk alimleri bu alanda çok önemli çalışmalaryapmıştır ancak Batı dünyası 20. yüzyılın ortalarında keşfettiği müzik iletedavi yöntemlerine başvurmuş, geliştirmiş ve aktif olarak kullanmıştır.İlkolarak 2. Dünya Savaşı’nda yaralanan askerlerin terapisinde müziktenyararlanılır. Ardından, 1947 senesinde ABD’nin Michigan Devlet Hastanesi’ndemüzik tedavi programına alınır. Böylece bu konuda araştırmalar hızlanır. Teniteknik ve pratik uygulama biçimleri geliştirilir. Amerikan Müzik terapi Birliği1997’de bir tanımlama yaparak son noktayı koyar: “Müzik terapi, bazı bireylerinfiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği vemüzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.” Bu gün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakımevi, okul, maddebağımlılığı merkezi gibi yerlerde binlerce uzman müzik terapisi uygulamaktadır.Müziğin özellikle serotonin, norepinefrein, dopamin, melatonin, kortizol,adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkilihormonlara ve kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibifizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı artık bilinmekte ve bilimsel olarakonay görmektedir. Müzikterapi’nin çocuklar üzerindeki etkisinelerdir? Görsel dünyayı algılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihindeoluşturabilme ve bunların farklılıklarını kavrayabilme yetisi Spatial Zeka'nıntemeli içinde müzikle uğraşmak oldukça faydalıdır. Müzik, tıpkı matematik ya dasatranç gibi yüksek beyin fonksiyonları gerektirir. Müzik dersleri sinirlerieğiterek beyindeki algısal gelişmeyi sağlar. Çocuklara az da olsa müzik eğitimivermek; onların zekalarını, algılama ve öğrenme kapasitelerini, bedensel vezihinsel koordinasyon kurmalarını ve yaratıcılıklarını dageliştirmelerine yardımcı olur. Zekâya adım adım* İki uzman, müziğin zekâ ile bağlantısı üzerine araştırmalarını uzunzamandır yürütüyor. Bu alandaki ilk çalışmaları "Mozart Etkisi" adınıtaşıyan bir deney. 1993 yılında "Nature" dergisinde de yayımlanan buaraştırma klasik müzik - IQ ilişkisi üzerine kurulmuştu. Yapılan deneyde 36lise öğrencisine belli bir süre, her gün 10 dakika boyunca Mozart'ın bir piyanosonatı dinletilmiş, sonuçta çocukların IQ'larında bir artış görülmüştü. Aynıgruba dinletilen new age ve dans müziği ise Mozart'ın yarattığı etkiyi yaratmıyordu.Tek problem, Mozart'ın etkisinin sadece bir saat sürmesiydi. Shaw ve Rauscher ikinci çalışmayı "Küçük yaşta müzik derslerialmak ve özellikle bir enstrüman üzerinde yoğunlaşmak" üzerine yaptılar.Bunun için en popüler ve en yaygın enstrüman olan piyanoyu seçtiler. Seçiminnedeni, piyanoyu o yaştaki çocukların daha kolay öğrenebilecek durumdaolmasıydı. Bu yılın başında gerçekleştirilen deneyler için bu kez anaokulunagiden 78 çocuk seçildi. Bu arada üç - dört yaşlarındaki bu çocukların ailelerininsosyo - ekonomik - kültürel yapılarının, gittikleri anaokullarının eşdeğerolmasına da dikkat edildi. Ve 78 çocuk dört gruba ayrıldı. Birinci gruba şan vepiyano dersi, ikinci gruba sadece şan dersi, üçüncü gruba bilgisayar dersiverilirken, dördüncü gruptakilere hiçbir şey öğretilmedi. Çocuklar haftada ikikez 15'er dakikalık piyano dersi alıyordu, her çocuğun eşit süreyle dersalmasına da dikkat ediliyordu. Sekiz ay boyunca diğer grupların da çalışmalarısürdü. Bu eğitimin ardından 78 çocuğa zekâ testi uygulandığında çıkan sonuçaraştırmacılar için pek de sürpriz olmamıştı. Piyano grubundaki çocuklarınzekâsındaki artış diğer gruptakilere fark atıyordu. Yüzde 46 daha zeki* Çocuklara deneyin başlangıcında zekâ testi uygulanmıştı. Sekiz ayınsonunda diğer gruplardaki çocukların zekâlarında önemli bir gelişmekaydedilmezken, piyano dersi alan gruptakilerin IQ'larında yüzde 46'lık birgelişme görüldü. Bütün çocuklar bu ölçüm için beş ayrı teste tabi tutulmuştu.Bu testler, puzzle birleştirmek, gösterilen desenleri yapmak, geometrikşekilleri tanımak, nesnelerin doğru renklerini ve resimlerdeki hatalarıbulmaktan ibaretti. Dr. Shaw ve Dr.Rauscher, ilk araştırmalarında bulguladıkları "Mozart dinlemenin birkaçsaat süren etkisi" aksine, piyano eğitiminin etkisinin ömürboyu süreceğinisöylüyor. Deney üç - dört yaşlarındaki çocuklar üzerinde yapılmış olsa da, 12yaşına kadar alınan piyano derslerinin etkili olacağını ekliyorlar. Bunu daşöyle açıklıyorlar: "Müzik de tıpkı matematik ya da satranç gibi yüksekbeyin fonksiyonları gerektiren bir uğraş. Bu alanlar, aynı zamanda iyi gelişmiş'spatial' zekânın da temelini atıyor. Spatial zekâ, görsel dünyayıalgılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihinde oluşturabilme ve bunlarınfarklılıklarını kavrama yetisine verilen ad." İki araştırmacı çocuklarınyoğrulmaya hazır beyinlerinin bağlantılar kurmak için şekil değiştirmeye müsaitolduğunu anlatıyor. "Piyano dersleri sinirleri eğiterek beyninkorteksindeki algısal gelişmeyi sağlıyor" diyor Dr. Rauscher. Yapılan pekçok bilimsel araştırma da bu iki bilimadamının söylediğinidoğrular nitelikte. Biyologlar yeni doğmuş çocuğun beynindeki fazla sayıdakihücrelerden bir kısmının sinirlerle birbirine bağlanmış hücre ağının dışındakaldığını söylüyor. Bebeklerde konuşmaları dinlemek, parlak renkli oyuncaklarlaoynamak ve müzik dinlemek gibi durumlar bu sinirleri güçlendirerek çocukta zekâgelişimini sağlıyor. Shaw ve Rauscher'in araştırmaları da zaten bu temeledayanıyor. İki bilimadamı piyano ya da diğer enstrümanların bu sinirsel bağlantıyıgüçlendirdiğini ve çocuğun zekâsını yüzde 46 oranında arttırdığını ispatlıyor. Müzikteki Matematik Araştırmanın mimarlarından biri olan Dr. Rauscher da çocukken piyano veçello dersleri almış. Rauscher'e göre bu dersler son derece etkili: "Müzikzihinsel imgelemeyi ve bu imgeleri notaları kullanarak müziğe dönüştürmeyigerektirir. Müziğin fen ve matematikle bu açıdan çok fazla ortak yönü olduğunudüşünüyorum." Türkiye'de müziğinzekâ üzerine etkilerini araştıran M. S. Ü. Devlet Konservatuarı profesörü FilizAli de iki araştırmacının bulgularını destekler nitelikte konuşuyor:"Müzik ne kadar soyut görünse de son derece bilimsel ve matematiksel.Müziğin içinde bir matematik var. Notalar, solfej hepsi matematik üzerinekurulu. Ve piyano çalmak da matematiksel düşünmeye benziyor. Hem beyni hembedeni çalıştıran piyano, notaları algılayan beynin tuşlara dokunan parmaklara,pedallara basan ayağa emir vermesiyle bir koordinasyon oluşturur. Bu da beyninbirden fazla bölgesini çalıştırarak çok yönlü düşünmeyi ve bağlantılar kurmayısağlar, beynin kullanımını geliştirir." Prof. Ali Avusturya, Almanya, Macaristan gibi ülkelerde anaokullarındanitibaren çocuklara müzik eğitimi verildiğini söylüyor: "Burada müzikilkokulları var. Bu okullarda diğer derslerin yanında her gün iki saat müzikeğitimi veriliyor. Ve çocuklara birer enstrüman çalmayı öğretiyorlar."Filiz Ali'ye göre müzik eğitimi için çocuğun ille de müziğe yeteneği olmasıgerekmiyor. "Herkesin matematik yeteneği olmaz ama hepimiz okulda matematiköğrendik. Müzik için de bu geçerli. Çok yetenekli olmasa da çocuklara birazmüzik öğretmek onların zekâsını, algılama, öğrenme kapasitesini, koordinasyonkurmasını ve yaratıcılığını geliştirecek, ileride yapacağı meslekte dahabaşarılı ve kıvrak zekâlı olmasını sağlayacaktır" diyor ve ekliyor:"Benim ders verdiğim öğrenciler şimdi mimar, doktor, antropolog, matematikprofesörü..." Göz doktoru Beril Küçümen beş yaşındayken piyano dersleri almayabaşlamış. "Belki de bu sayede okul yıllarımda fen ve matematikte sınıfınen iyilerinden biriydim" diyen Küçümen, beş yaşındaki oğlu Malik'i birazda bu yüzden konservatuarın yuva sınıfına vermiş. Malik'in devam ettiği İ. Ü.Devlet Konservatuvarı'ndaki bu sınıf bu yıl kuruldu. Burada beş - yediyaşlarındaki okulöncesi çocuklara müzik eğitimi veriliyor. Sınıftaki çocuklarınaileleri de müziğin çocuğa çok şey verdiğine inanıyor. Yine yuva sınıfı öğrencilerinden beş yaşındaki Berk'in annesi BerrinÖzdemir, oğlunun ikibuçuk yaşında notalara ilgi duyduğunu söylüyor."Notalara ilgisi başladığı anda rakamlarla da ilgilendi. Üç yaşında 100'ekadar sayabiliyordu." Müzik eğitimibeyini yoğurup şekillendirirken daha zeki, daha duyarlı ve daha sosyal birneslin de tohumlarını atıyor. Ama tüm hocalar uyarıyor: "Çocuğunuzun zekiolması için onu piyano başına bağlamayın. Çünkü zorlanırsa nefret edecektir.Müziği ona bir oyun gibi öğretmek en etkili yöntem." Psk. Dan. BurakTÜRK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU - 06/10/2010 |
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bireyin yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe ve dikkat dağınıklığı olarak kendini gösteren bir psikiyatrik bozukluktur. |
OKUL FOBİSİ - 06/10/2010 |
Okul fobisi kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğunuzun okula gitmeyi reddetmesi yada isteksiz görünmesidir. Okul fobisi yaşayan çocuklar genellikle okula gitmemek için ailesini ikna etmeye çalışan çocuklardır. |
ERGENLİK DÖNEMİ - 06/10/2010 |
ERGENLİK DÖNEMİ Ergenlik, insanlarda meydana gelen "yetişkinliğe ilk adım" evresidir. Ergenlik, çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemidir. |